25 Kasım 2009 Çarşamba

Dokuz Ay Bitti...

Uzun bir aradan sonra herkese selamlar.




















17 Kasım sabahı saat 8 sularında anneannem ile dedemi hac yolculuklarına uğurladık. Onları daha gitmeden çok özledim.

Böylece benim de yaramazlık ve özlem dolu günlerim başladı.

Boş vakitlerimde durmadım çalıştım. Teyzeme incikbocuk yapımında yardım ettim. Benim sayemde jeliboncuk'un işleri açıldı.




















Annemi çıldırttım. İşe mi gitsin, eve mi baksın yoksa benle mi uğraşsın bir türlü karar veremedi. En sonunda üstü açık spor arabamla oymamamda bana yardım etti.




















Yılmadım babamı da çıldırttım. Markette kendi arabamda güzel, sakin ve güvenli bir şekilde gitmek varken market arabasına binmek için direttim ve de başarılı oldum.




















Merak edenler için 9. ayımı doldurdum. Lakin tüm kaşıma ve kaşınma faaliyetlerine rağmen dişlerim henüz çıkmadı.




















İnanmıyorsanız bir de yakından bakın. Aha işte hala çıkmadı keratalar. Bi çıkarlarsa ben onlara gösterecem zaten bu kadar kaşındırmanın acısını. Hıııı



















Hala emzik emiyorum. Bakkalda markette, alışveriş merkezinde, çarşıda pazarda beni gören amcalarım teyzelerim evet emzik emiyorum, emmeyi de çok seviyorum. Niyetim de askere gidene kadar emmek var mı itirazınız. Allah allah yaaa.















Ayrıca çooookkk sevimliyimdir, bir gülücükler herkesin gönlünü kazanırım.
Fakat çok da havalıyım. Öyle herkese pas vermem, ortamlara girdiğimde azbiraz mesafeliyimdir.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Yolculuk

Bugünlerde ananemlerde bir telaş, bir heyecandır ki sormayın. Kendileri Hac denilen bir yere gidiyorlar. Yolculuk hazırlıkları tüm hızıyla başladı, devam ediyor.



Bu durumun benimle ilgisine gelince, annem ve babam çalıştığı için ananeme emanet edilmiş olmam. Bakalım şimdi neler olacak.

Dilerim göz açıp kapayıncaya kadar gidip dönerler, bizlere de bol bol dualar ederler.

11 Ekim 2009 Pazar

Bilgisayara İlk Adım

Devir teknoloji devri. Benim yeniliklerden ve de bu teknolojilerden geri kalmamam icabeder. Konuya kumanda, telsiz telefon, cep telefonu, bilimum kablo vs.leri kurcalayarak başlamam üzerine bizimkiler baktı bu böyle olmayacak elime bir klavye tutuşturuverdiler.



Bunun bir kandırmaca olduğunu farketmem uzun sürmedi, zira annem ve babamınkine hiç benzemiyor bu. Penceresi yok bi kere.



Neyse şimdilik onları mutlu etmek için yazıyormuş gibi yapıyorum. Ama bu kandırmacayı daha ne kadar sürdürebilirim bilmiyorum.

Ders 2: Barbunya

Annanemde yemek derslerine devam. Fasulyeden sonra yine onun akrabalarından biriyle devam ediyoruz. Barbunya...



Önce barbunyaları şöyle bir karıştıralım.



Sonra tek tek test etme işlemine başlayalım.



Ama öyle emzikle olmaz, doğrudan ağzımıza sokarak test etmemiz lazım ki kalite kontrolde bir aksaklık olmasın. Bunu da annem görmesin.



Ama annem bana hiç kızmaz ki. Hele de bu şımarık halimi görünce. hehehe :)

26 Eylül 2009 Cumartesi

Amcam ve Ben



Amca yeğen aynı koltukta fakat farklı zaman dilimlerinde (20 yıl kadar) çekilmiş iki resim. Sağolsun Burak amcam hazırlamış bu kombinasyonu. Beni Burak amcama benzetenler için de iyi bir malzeme oldu bu resimler, teşekkürler amca.
Valla ben karar veremedim hangimiz daha yakışıklı diye :P
Bir de bu resimden bakın bakalım :)

23 Eylül 2009 Çarşamba

İyi Bayramlar

Ramazan Bayramınız kutlu olsun... Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim. İşte benim bayramımından kareler:

Bayramın ilk günü: Hiç üşünmeden gelecek misafirlerimiz için alınan şekerleri tek tek test ettim, onayladım.



Fakat annem bu durumdan pek memnun olmadı ve şekerleri elimden aldı. Ben de doğal olarak tepkimi ortaya koydum:



Giyindim süslendim bayram ziyaretlerine başladım. İlk durak ananemler:



İkinci durak Düzce, babaannemler:



Bayramın üçüncü günü: Babamla ekmek almaya gidiyoruz. Çok güzel bir sabah öyle değil mi?



Babamın tezi dolayısıyla bu ilk bayramımda çok gezemedim. Büyüklerim bana kızmasınlar. İnşallah bir dahaki bayramda görüşmek üzere.
Bu arada
"-Babacım lütfen bitir artık şu teziniii !!!"

13 Eylül 2009 Pazar

Ders 1: Fasulye

Ananenim iftara misafirleri varmış, "-dur anane ben de yardım edeyim" dedim, boş duranı kul da sevmez Allah da sevmez.

Böylece başladık yemek hazırlıklarına, ilk ders fasulye. Nedir? Nasıl bir şeydir? Nasıl ayıklanır? Tüm detayları ile kaptım mevzuyu.




Konuyu ne kadar ciddiye aldığım fotoğraflardan da belli oluyor sanırım. Olaya tamamen babamdan geçen mühendislik genleri ile yaklaşıyorum. Fasulyeler santimi santimine eşit büyüklükte olacak yoksa olmaz. Tabi siz fasulyeleri döküp saçtığımı düşünüyorsunuz ancak onlar yaptığım kalite kontrol işlemleri sırasında eşitlik ölçümlerinden geçemeyen numuneler yani fasulyeler.

11 Eylül 2009 Cuma

Hasta olmamdan önce ve sonra

5 Eylül Cumartesi günü aniden başlayan gaz sancılarım ve birkaç kez acil servis kapılarına gidip gelmelerimiz sonucu şimdilik çok şükür iyiyim. Ama bu hastalık beni biraz yordu, biraz süzüldüm galiba. Neyseki biraz daha iyiyim bu günlerde.

Resimler hasta olmamdan önce ve sonrasına ait. İlk resimde ananeşimin bana ördüğü zuzulu hırkamı giymişim, heyecanla gezmeye gitmeyi bekliyorum. Diğer resimde ise gecenin bilmem kaçıncı yarısında babamın beni oyalamak için icat ettiği çamaşır sepeti görünümlü arabamdayım, ağlasam mı gülsem mi bilemiyor bir haldeyim.


8 Eylül 2009 Salı

Nazar Değmesin


Bugünlerde (üzerinize afiyet) pek keyfim yok, biraz halsiz ve rahatsızım. Herkes "nazardır nazar" diyor. Valla neyse bu nazar lütfen etmeyin, ben çok kötü oluyorum. Hiçkimselere nazar değmemesi dileğiyle...

28 Ağustos 2009 Cuma

E-mek-li-yo-rummm

Valla ister Emir emeklemeye başlamış deyin, ister yok bu emekleme değil sürünme, komando yürüyüşü deyin ne derseniz deyin. Yalpalayarak da olsa yapıyoruz kendi çapımızda birşeyler.

İşte izleyin görün:

27 Ağustos 2009 Perşembe

Bir Mimlenme Vakası

İlknur teyze bizi mimlemiş, (ya da yanlışlık oldu biz üstümüze alındık) neyse kendisine teşekkür edip ardından da gerekenleri yapalım. Önce adet üzere logoyu koyalım;



Görevimiz, 7 ilginç özelliğimiz yazılacakmış, ben bu işe önce babam ve annemden başlamak istiyorum.

Sevgili babam,

1) Tamirat işlerini çok sever, o kadar ki en basit işe mühendislik tekniğiyle müdahale eder.
2) Mantar yemez, pizzada bile.
3) Fıkra ve askerlik anılarını anlatmaktan çok hoşlanır, bunu daha önce anlattın denilmesine rağmen durmak bilmez.
4) Ufak sesleri, vızıltıları, çızıltıları duymaz, duyup da işine gelmeyenleri ise hiç duymaz. Bu konuyu annemi sinir etmek için kullanır.
5) Arabasını çok sever.
6) Beşiktaşlıdır, herkes öyle olmak zorunda diye düşünür.
7) Aile kökeni Trabzon’a dayansa da Karadeniz şivesiyle konuşmayı beceremez, kolbastı, horon, üçayak oynayamaz. Kendisi hala bunu kabul etmiyor ama “baba oynayamıyorsun lütfeeeen…”

Sevgili annem,

1) Beni çok ama çok sever. Benim için yaptıklarını bir hiçmiş gibi düşünür. Bana iyi bakamıyormuş gibi hisseder. Korkuyorum 20 yaşına gelince bile “Emiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiir, yavruuuuuuuuuum” gibi çağıracak peşimden.
2)Çocuk da yaparım, kariyer de… formatına uyar. Her alanda başarılıdır. Nazar değmesin.
3) Bazen sinirlerini baya bi zorluyorum gibi, gibisi ne kelime zorluyorum itiraf ediyorum. Ama yine bir gülücük atıyorum, bitiyor her şey. İyi çözdüm ben bu işleri. Annecim sen bana kızamazsın.
4) Bizler için, herşeyin en iyisi en güzeli olsun istiyorsun, bunlarda da haklısın. Babam da bu konularda “Bakarız” felsefesi güdüyor hep.
5) Solaktır, ancak yine de sağını solunu karıştırır, bilemez.
6)Babamın ısrarlarına rağmen Beşiktaşlı olmayı reddediyor. Ama Fener’in bir tane bile futbolcusunu bilmeyen bir Fenerli’dir kendileri.
7)Topuklu ayakkabıyla araba kullanamaz. Ama yine de topuklu ayakkabı alır.

Şimdi de ben, henüz altı aylık olmama rağmen benim de ilginç özelliklerim var sanırım

1)Giyinmekten, giydirilmekten hiç hoşlanmam, popo üstü geri geri kaçabildiğim kadar kaçarım.
2)Babamın güftesini yazdığı “Oğluşum oğluşum” ninnisine her türlü şart ve durumda bayılırım, gülerek tepki veririm.
3) Tavan lambalarında beni çeken bir şey var ama ben de halen çözemedim.
4) Biraz (biraz az kaçtı galiba) inatçıyım gibime geliyor.
5) Ağlamayı pek sevmem, ağlamam da. Ama annem “senin içinde canavar var” diyor. Öyle sesler çıkarıyormuşum.
6) Bir de çok meraklıyım galiba. Annem babam öyle diyor. Yeni bir şey görsem ya da yeni bir ortama girsem, sürekli etrafı inceliyormuşum. Teyzemin odasında küçük bir fanus içinde balıklar var. Yanında da dikiş makinası. Teyzem bana balıkları göstermeye çalışıyor. Benim ilgimi dikiş makinası daha çok çekti.
7) Saat kaçta yatarsam yatayım sabah 6 buçuk dedin mi kalkarım, içimdeki canavarla yatanları da kalkmaya mecbur bırakırım. Heeeeaaaaaaaaaahhh !

NOT; Babamın özelliklerini annem, anneminkileri ise babam yazmıştır. Ben sadece elçiyim. Elçiye zeval olmaz.

Ben de teyzem Jeliboncuk'u mimliyorum.... Elim sen de teyzeeee...

23 Ağustos 2009 Pazar

Ramazan Geldi Hoş Geldi













Onbir ayın sultanı Ramazan da geldi. Biz kendisiyle geçen sene tanışmıştık ancak o dönemler annemin karnında idim. Şimdi yüzyüze görüşme imkanı bulduk. Gerçi benim henüz kendisiyle bir ilgim yok ama olsun. Tanıştık görüştük geldiğine çok sevindik.

Bu arada Ramazan dolayısıyla değil yeni olduğu için mama sandalyem bomboş. İnşallah çeşitli mamalarla süslü mama sandalyemin ve de iftar sofralarının resimlerini en yakın zamanda sizlerle paylaşacağım.

Herkese hayırlı Ramazanlar ;)

Hurhur


Bugünlerde yine blogumu ihmal ettim, ancak hem havalar çok sıcak hem de yazacak pek yeni birşeyler yoktu. Bu arada tanıştırayım arkadaşım Hurhur. Resimdeki halimiz durumumuzu anlatmaya hacet bırakmıyor sanırım.

28 Temmuz 2009 Salı

Selam

Bugünlerde blogumu ihmal ettim farkındayım. Ancak gezmelere gitmekten yorulmuş durumdayım. Oldukça yoğun bir haftasonu geçirdim yine. Akçakoca'daki festivale gittik ailecek. Festivale dair güzel resimler eklemek isterdim ama açıkcası pek bir şey göremedik. Bu resmimde Akçakoca festivaline giderken. Herkese Selam.


12 Temmuz 2009 Pazar

Hediye Demişken...

Hazır hediye demişken, bunlara değinmeden geçemeyeceğim. Öncelikle keyifle oturduğum oto koltuğumun resmini de koymak isterdim lakin olmadığı için başka sefere kaldı. Oto koltuğumu ve bütün bu güzel hediyeleri bana taaa Almanyalardan getiren büyük halam Besire ve eniştem Mustafa'ya, oğulları Caner ve Mehmet abimlere hassaten teşekkür ediyorum.

Bir an önce büyüyüp bunları da giyebilmek dileğiyle :)



Minik Damat

Dayımın düğününde giydiğim kıyafetlerim merak konusu olmuş. Ben de tekrar giyindim kuşandım, fotoğraflar çekildim. Lakin bugünlerde havaların pek bir sıcak olması dolayısıyla takımın gömleği yerine bir tşört giyiverdim. Özellikle giyinmeye karşı bu günlerde çok tepkiliyim de.

İşte karşınızda minik damat Emir İskefiyeli ;)





Bu arada yetkililere sesleniyorum:

- Ey ülkemin tekstil firmaları! Kardeşim bu nasıl 6 aylık takım yahu? İçine zorla sığabiliyorum. Lütfen bir ara bir araya gelin bi toplaşın, biz bebeklerin boyuna kilosuna uygun, standart kalıplar hazırlayın canım.

Hediyeler

Bu hafta iki süpriz hediye aldım. Bunlardan birincisi mevlüt şekerlerimi yapan Birmax'tan geldi. Birmax yetkililerine tekrar teşekkür ediyorum. Valla kendimi bir yıldız gibi hissetmeye başladım.



İkinci hediyem teyzem Merve'den, nazar boncuklu bir bileklik. Babam ilk başta fenerbahçe görünümünden dolayı itiraz etse de, bu inadında başarılı olamadı. Aman nazar değmesin. Teşekkürler teyzoşcum.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Dayışımın Düğünü

Nihayet hayırlısıyla dayışımın düğününü de yaptık. İsteme ve nişan kısımlarını annemin karnında geçirdiğim bu sürecin kına safhasını ise uyuyarak tamamladım. Bu yüzden düğüne kadar olanlarla ilgili detayları bilemiyorum.



Ancak düğünü kaçırmadım. Gelin ve damatın salona gelişleri olsun, ilk dansları efenime söyleyim pasta kesimi, nikah merasimi, takı merasimi, oyun faslı hepsini seyrettim bi güzel. Bu arada pastada çok büyük, çok güzeldi hani, gözüm kalmadı dersem yalan olur.



Düğüne bu kadar hazırlandık ettik ama yine ailecek bir fotoğraf çekilemedik. O kadar süslendim giyindim kuşandım ama nafile. Eş dost akrabaya haber uçurdum, varsa kıyıdan köşeden cepten telden fotoğrafımı çeken insaniyet namına gönderiversin.

Halihazırda Fethiye'de baldan aylarını geçiren dayıcığım Mustafa ve yengeciğim Zeynep'e en içten sevgilerimi gönderiyorum.

Mutluluğunuz daim olsun, Sevginiz sonsuza dek sürsün.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Babalar Günü



Canım Babam,

İlk babalar günün kutlu olsun.

21 Haziran 2009 Pazar

Teyzoşun Mezuniyeti


19 Haziran Cuma günü teyzoşumun mezuniyet töreni vardı. Maaile törene gittik. Ömr-ü hayatımda hiç bu kadar kalabalık görmemiştim doğrusu. Kalabalık bir taraftan gürültü patırtı diğer taraftan. Bir de üstüne Özgün'ün konseri başlayınca iyice şaşırdım. Lakin fena bir şey değilmiş bu konser dedikleri. Devamını bekleriz.

Teyzoşcuğum törenin sonuna kadar kalamadığım için beni affet, lakin uykum gelince gözüm hiç bir şey görmedi. Seni tekrar tebrik ederim. Başarılarının devamını dilerim. Çoook mutlu ol emi :)

16 Haziran 2009 Salı

4. Ay



Nihayet 4. ayımızı da kazasız belasız, başarıyla tamamlamış bulunuyoruz. Bu haftasonu aşılarımı da olursam benden keyiflisi yok. Bu arada kurabiye canavarı kostümüm de taaa Avusturyalardan, sevgili Ecrin kardeşimin babası Serdar ve annesi Yeşim'e teşekkür ediyorum.


Çok tatlıyım ama di mi?

1 Haziran 2009 Pazartesi

to be or not to be



Olmak ya da olmamak, uyumak ya da uyumamak işte bütün mesele bu... Aristocuğumun da dediği gibi "insan doğal olarak bilmek istiyor".

Filozof gibi adamım vesselam ama bu elimdeki emzik bütün karizmayı bozuyor.

Kim verdi elime bu emziği yaa?

Agu agugu aguvva

Dayışımın düğün hazırlıkları münasebetiyle ailecek bu günlerde pek bir yoğunuz. Bu yoğunluğun dışındaki tek eğlencem ayıcıklı oyun halım. Minik ayıcıklar yıldızlar ve çıngıraklı başka bir sürü şey. Onları seyretmek ve yakalamaya çalışmak ise bir hayli yorucu.






Sonunda ben ve ayıcıklar yorgun düşüyoruz...